Artık herkesin istediği, hayal ettiği güzelliğe kavuşması mümkün! Ufak birkaç dokunuş ile görünüşünüzü gençleştirmeniz veya aynaya baktığınızda arzu ettiğiniz kişiyi görmeniz imkansız değil! Üstelik bunu elde etmek için iş ya da sosyal yaşantınızdan fedaakarlık yapmanız gerekmiyor. Op. Dr. Evrim Uçkunkaya cerrahi müdahale gerektirmeyen estetik dokunuşlar ile ilgili detayları sizler için anlattı.
En kolay kırışan bölgeler nerelerdir?
Yüz, göz çevresi, çene, dirsek, diz kapakları ile boynumuzu da içine alan dekolte bölgesi ve ellerimiz, yaşımızı ele veren bölgeler… Yaşın ilerlemesine bağlı olarak, zaman içinde cildin kaybettiği nemle gerginliği de azalır ve ince kırışıklık dediğimiz çizgilenmeler başlar. Sık kilo alıp verme, genetik faktörler, sigara kullanımı, sıkça güneşe maruz kalma gibi etkenler, yaşlılığa bağlı olarak oluşan kırışıklıkların daha da derinleşmesine ve ciltte sarkmalar oluşmasına zemin hazırlar. Özellikle baskın bir şekilde mimik kullananların göz çevresinde kazayağı adını verdiğimiz, alın bölgesinde ve dudak kenarlarında oluşan ince kırışıklıklar, yaş almaya paralel olarak derinleşir. Bu durum, kuru ve hassas bir cilde sahip olanlarda da sıklıkla rastlanır.
Cilt, hangi yaştan sonra kırışmaya başlar?
Hepimiz farklı yaşlanırız. Çünkü kişisel ve genetik farklılıklar, beslenme, spor ve yaşam tarzı gibi etkenler yaşlanma sürecini etkiler. Bazı ciltler 30’lu yaşlarında yaşlanma etkilerini gösterirken, bazıları 40’lı yaşlarında bile 20’li yaşların tazeliğini yansıtabilir. Günümüzde teknolojik cihazlar kullanılarak yapılan işlemler ya da farklı ameliyatsız estetik uygulamaları, sadece cildi ve cilt altı dokusunu biraz içten birazda yüzeysel olarak destekler. Cildin en alt tabakasına ulaşamaz ve yaşlanan hücreleri asla tedavi edemez. Dolayısıyla sürekli kalıcılık elde edemez. Yaş aldıkça edindiğimiz hayat tecrübesi gibi, cildimiz de elde ettiği yaşanmışlıkları, kırışıklıklar ve zamana bağlı olarak oluşan deformasyonlarla yansıtır. Gençliğinin, parlaklığının ve diriliğinin devam etmesi için onu bir ağ gibi sarıp sarmalayan, sıkılık, esneklik, uyum kabiliyeti ve sağlamlık veren kolajen ve elastine ihtiyacı vardır. Ancak biz yaşlandıkça hücrelerimiz de yavaşlar. Kolajen ve elastine üretimi de azalır. Bunun doğal bir sonucu olarak da ciltte kırışıklık ve sarkma oluşur.
Yaşlanmayı yavaşlatmada besinlerin etkisi nedir? Hangi besinler cildi besleyerek kırışıklık oluşumunu engeller?
Genetik faktörler kadar yaşam şeklimiz ve en önemlisi beslenme biçimimiz de yaşlanma sürecini etkiler. Çünkü yiyip içtiğimiz her şey yüzümüze yansır. Aşırı karbonhidrat ve sağlıksız yağlar içeren besinler cilt kalitesini de olumsuz etkiler. Bol su tüketerek cildin gün içerisinde kaybettiği nemi cildinize geri kazandırabilir, antioksidan zengini meyve ve sebzelerle beslenerek ve cildinizi güneşin zararlı ışınlarından koruyarak kırışıklıklarla savaşabilirsiniz.
Mevsiminde yetişen sebze ve meyveler, hem bedenimize hem de cildimize sağlık kazandırır. Kışın “Güzellik Sebzeleri” olarak tanımladığımız kereviz ve ıspanak gibi besinler, içerdiği vitaminlerle cildi yaşlanmaya karşı koruyan bir etkiye sahiptir. İçerisinde bolca demir bulunan ıspanak, cildimizin ihtiyacı olan tam bir beta- karoten kaynağıdır. Yüksek miktarda B6 vitamini, kalsiyum, potasyum, folik asit, C vitamini ve magnezyum içerir. Bu vitamin ve minerallerle de yaşlanmaya karşı savaşı hızlandırır. Kereviz ise içerisindeki kuvvetli antioksidanlar sayesinde cildin kaybettiği nemi ve esnekliği geri kazandırır.
Çiğ ve kavrulmamış olmak şartıyla tüketilen fındık, ceviz, badem, yer fıstığı, kestane gibi kuru yemişler cildimizin hasarlanmasında ve yaşlanmada önemli rol oynayan serbest radikalleri yok etmede üstün bir nişancı gibidir. Yaşlanmaya ve kansere karşı savaşır. ‘’Küçük Enerji Santralleri’’ dediğimiz içerisinde çok sayıda vitamin, mineral ve protein barındıran bu besinleri, aşırıya kaçmamak şartıyla düzenli olarak tüketebilirsiniz.
Kırışıklıklarla mücadelede hangi tedavi yöntemleri tercih edilir?
Kırışıklıklarla mücadelede eskiden genel anestezi ile yapılan zorlu ameliyatların yerini ameliyatsız uygulamalar almaya başladı. Günümüzün estetik trendleri arasında uzun süre istirahat gerektirmeyen, ağrı ve şişlik oluşturmayan operasyonlar öne çıkıyor. Kök Hücre Uygulaması, Endolift lazer Ağı, PRP Uygulamaları, dermapen ve anti aging için yapılan lazer uygulamalarıyla, anestezi almadan kırışıklıkları yok etmek mümkün hale geldi. Bu uygulamalar sayesinde cildin derinliklerine ulaşıp, cilt hücrelerini yeniden aktive ederek, cildin kalınlaşıp sıkılaştırılmasını sağlayarak zamanı geri döndürebiliyoruz.
Uygulamaları biraz daha detaylandırmak gerekirse; yüz, boyun, el, diz kapağı gençleştirilmesi, yara ve yanık izlerinin tedavisi, meme büyütme, kalça dikleştirme, dolgunlaştırma işlemlerinin tümünde kalıcılığı en üst noktaya çıkaran Kök Hücre Uygulaması ile sorunlu bölgelerde bir “kök” ten yenilenme hareketi başlatabiliyoruz. Kök Hücre Tedavisi ile tek seansta, yaklaşık 1-1.5 saat süren bir işlemle, alerji, reddedilme ve yabancı madde reaksiyonu taşımadan kalıcı bir etki sağlayabiliyoruz. Çünkü aldığımız kök hücreler enjekte edilen bölgedeki hücrelere dönüşüp, hemen aktif hale gelerek, hızlı bir değişimin başrol oyuncusu oluyor.” diyor.
Endolift Lazer Ağı ile de özellikle yüz, çene, boyun bölgelerindeki sarkmalar ile gözaltında oluşan torbalanmalardan cerrahi operasyona gerek kalmadan kurtulabilmek mümkün. Uygulama ile sadece 45 dakika süren bir seansla; yüz şekillendirme, boyun çizgilerini sıkılaştırma, çene hattı belirginleştirme, gıdı eritme ve sigara çizgilerini ortadan kaldırma işlemlerinde anında sonuç alabiliyoruz. Kişiler yara izi, morarma ve şişme gibi sorunlarla karşılaşmadan hayatlarına kaldıkları yerden devam edebiliyorlar.
Menopoz döneminde kadın cildi daha mı hızlı yaşlanır?
Menopoz, kadınların 45 yaşlarından itibaren er ya da geç gireceği bir dönemdir. Kadınlar yaşamlarının en azından 20 yılını menopozda yani başka bir deyişle hormonal eksikliklerle geçirir. Bu dönemde yumurtalarının azalması ile kadınların vücutlarında değişiklikler yaratır. İlk etkisi cilt kuruluğu olarak kendini gösterir. Bununla birlikte yüzde kıllanmada artış, kasık ve koltuk altı kıllarında incelme, saç dökülmesi, cilt lekelerinde artış, mevcut benlerde koyulaşma gibi değişimler gözlenir. Bu dönemde östrojen ve progesteron hormonlarında azalma, ciltte yaşlanma belirtilerini tetikler. Yaralar daha geç iyileşir, cilt alerjik hastalıklara karşı daha duyarlı hale gelir. Östrojen hormonunun azalması ile cildimizde üretilen kolajen miktarı da azalır. Menopozdan 5 sene sonra cilt yüzde 30 oranında kolajenini yitirir. Deri incelir ve elastikiyetini kaybetmeye başlar. Boyun, yanaklar ve çenede sarkmalar olur, ince çizgiler ve derin kırışıklıklar belirginleşir. Cilt hücrelerinin sentez yapımı yavaşlar ve bu nedenle hücre yenilenmesi azalır.
Menopoz döneminde hem deri kalitesini artırmak hem de sarkmaları, kırışıklıkları azaltmak çeşitli işlemler yapılabilir. Kırışıklıkların azaltılması için lazer ağı uygulamaları, botox ve dolgu injeksiyonları ile yaşınızdan daha güzel ve canlı görünebilirsiniz. Cilt kalitesini artırmaya yönelik PRP, somon DNA, nem aşıları, vitamin enjeksiyonları uygulamak ve Kök Hücre Tedavisi, menopozun etkilerini en aza indirmeye yardımcı olacak uygulamalardır. Ayrıca altın iğne radyofrekans, lazer uygulamaları ve lazer ağı ile cilt sıkılaşması sağlamak mümkün. Her şeyden önce güneş koruyucusu sürmeden dışarı çıkmamanızı öneririm.
Kelle paça ve işkembe gibi kolajen içeriği yüksek çorbaların cilt üzerindeki etkisi nedir?
Cildin yapısını oluşturmak ve kan pıhtılaşmasına yardımcı olmak gibi önemli rolleri olan kolajen, vücudumuzda en bol bulunan proteindir. Kemiklerin, cildin, kasların, eklem bağları ve kirişlerin esas yapı taşı kolajendir. Bol miktarda kolajen içeren paça ve kemik suyu çorbasının sağlık üzerine olumlu etkileri yıllardır iddia ediliyor. Ancak, bu konuda yapılmış bilimsel bir araştırma sonucu bulunmuyor. Kelle paça ve işkembe çorbaları yağ ve kolesterol içerir. Bu nedenle özellikle kalp ve damar hastalığı olanlarda bu çorba oldukça risklidir. Kelle paça çorbası aynı zamanda kalori miktarı da fazla olan bir besindir. Bu sebeple kilo problemi olan kişilerin paça çorbasını çok sık tüketmelerini önermiyoruz.
Vücudumuz doğal olarak zaten kolajen üretir; ancak yaşlandıkça bu üretim azalmaya başlar. Kolajen yapımı kadar, onu yıkımdan korumak da önemli. Şeker, stres, sigara kolajen üretimini yavaşlatır. Vücudumuz kolajen üretirken ve alınan kolajeni emerken yüksek oranda C vitaminine ihtiyaç duyar. Portakal, limon, kivi, greyfurt gibi meyveler vücudun kolajen üretimini destekler. Bu meyveler ayrıca, kırışıklıkların oluşmasını önleyen antioksidanlar da içerir. Aynı zamanda yumurta akı, buğday rüşeymi, süt ürünleri, sakatat, susam, kakao, kaju fıstığı ve mercimek tüketimi kolejen üretimini destekleyen diğer besinlerdir.