Obezite cerrahisi olabilmek için detaylı testlerden geçmek gerekiyor
Hareketsiz yaşam ve yemek yeme alışkanlığının fast food üzerine yoğunlaşması obeziteyi çağımızın en önemli hastalıklarından biri haline getirdi. Obeziteye bağlı olarak birçok hastalık da kişilerin yaşam standartlarını doğrudan etkiliyor. Yard. Doç. Dr. Erol Vural yaşam kalitesini ve süresini etkileyen obezitenin kalpten diyabete kadar birçok hastalığı beraberinde getirdiğini hatırlatarak, obezitenin önlenebilir ve tedavi edilebilir bir hastalık olduğunu belirtiyor. Obezitenin ileri derece bir tedavi ve uzmanlık deneyimi gerektirdiğini dile getiren Yard. Doç. Dr. Erol Vural konuyla ilgili görüşlerini şu şekilde paylaşıyor.
Diyet ve ameliyatın zamanı önemli
Obezite tedavisinde genellikle iki yöntem ön plana çıkıyor; bunlar kesinlikle bir yaşam tarzı haline gelmesi gereken sağlıklı beslenme diyeti eşliğinde yapılan egzersizler, zaruri durumlarda da cerrahi yöntemler. Vücut kitle indeksi 35’in altında değerlere sahip kişiler, metabolizmalarını etkileyecek başka hastalıklara sahip değillerse sağlıklı bir beslenme programı ve düzenli egzersiz ile kilo verebiliyor. Vücut kitle indeksi 35 ve üzeri olan hastalar için ise cerrahi yöntem seçeneği gündeme geliyor.
Neden cerrahi yolla tedavi tercih ediliyor?
Farklı diyet ve yöntemleri deneyen hastalar sağlıklı bir yaşam için gerekli kiloya ulaşamadıkları zaman cerrahi yönteme başvuruyorlar. Gelişen tıp teknolojileri ve alınan iyi sonuçlar sayesinde obezite tedavisinde cerrahi yol daha çok tercih edilen bir yöntem haline geliyor. Obezite cerrahisinin temel olarak iki prensibe dayandığını belirten Yard. Doç. Dr. Erol Vural bu prensiplerin mide hacminin küçültülmesi ve malabsorsiyon yani yiyeceklerin emiliminin bazı aşamalarda engellenmesi olduğunu söylüyor.
Obezite cerrahisi kimlere uygulanabiliyor?
Obezite cerrahisi herkese uygulanan bir yöntem değil. Bu ameliyatı olabilmek için detaylı testlerden geçmek gerekiyor. Yard. Doç Dr. Erol Vural obezite cerrahisinin beden kitle indeksi 35 ve üzeri olan, uzman denetiminde beslenme, egzersiz ve medikal tedavi gibi yöntemlerle zayıflayamayan hastalara önerildiğinin altını çiziyor. Hastalar operasyon öncesi ve sonrasında bir uzman psikolog ve diyetisyen de destek alıyor.
Tüp Mide Yöntemi
Yard. Doç. Dr. Erol Vural, tüp mide ameliyatlarında midenin hacminin küçültülmesi ve böylece hastanın çok az gıda ile tokluk hissetmesinin hedeflendiğini belirtiyor. Tokluk hissinin hedeflendiği bu operasyonla beraber midenin açlık hormonu salgılayan bölümü de alındığından hastada açlık hissi meydana gelmiyor. Tüp mide yöntemiyle sadece alınan gıdaların miktarı kısıtlanmış oluyor. Gıdaların emiliminde bir değişiklik olmadığı için hastanın dışarıdan vitamin ya da mineral takviyesi alması gerekiyor.
Gastrik Bypass
Gastrik bypass ameliyatlarında midenin büyük bir bölümü bypass edilerek küçük hacimli bir mide bölümü hazırlanıp ince bağırsaklara dikilerek yapılıyor. Yard. Doç Dr. Erol Vural, gastrik bypass ameliyatıyla diğer obezite cerrahisi ameliyatlarında olduğu gibi mide hacminin küçültülmesi ve bağırsakların bir bölümünün devre dışı bırakılarak, tüketilen yiyeceklerin bir kısmının emilmeden atılmasının hedeflendiğini belirtiyor. Bu yöntemle hastalar hem daha az gıda ile doyuyorlar hem de aldıkları gıdanın sadece belirli bir kısmı emiliyor.
Mide Balonu
Mide balonu uygulamasında Yard. Doç. Dr. Erol Vural, mide hacmini kısıtlamak için mide asidinden etkilenmeyen şişirilebilir bir balon yerleştirildiğini ifade ediyor. Genelde kullanım alanı obezite cerrahisi öncesi hastaların kısmi de olsa kilo kaybetmesini sağlıyor olması önemli rol oynuyor. Mide balonu hastada eğer tolere edilirse 6 ay tutuluyor ve 15-20 civarında bir kilo kaybı gerçekleşiyor.