İhracatta çemberi genişleten sektör!
Yeşil mutabakat ihracatı dönüştürecek
Yaşanan zorlu koşullarda Türkiye’nin duruşuyla her zaman güvenli bir liman olduğunu ispatlamayı başardığını kaydeden Sarıbekir, “Gerek jeopolitik konumumuzdan ötürü lojistik yönden avantajımız, gerekse fiyat kalite dengesine sahip olmamız ülkemize birçok fırsat doğuruyor. Pandemi ile bu avantajlarımızın daha da öne çıktığını gördük. Yakalanan fırsatları sürdürülebilir kılmak için çalışmalarımızı aralıksız sürdüreceğiz. Daha çok ülkeye ambalaj satmayı, pazar sayımızı artırarak ürettiğimizin en az yarısını ihraç etmeyi hedefliyoruz.” diye konuştu.
Zeki Sarıbekir, “Ambalaj üretiminde iki önemli nokta artık çok büyük önem taşıyor. ‘Sürdürülebilirlik’ ve ‘çevre’. Sürdürülebilir bir çevre için Avrupa Yeşil Mutabakatı (European Green Deal), döngüsel ekonomi ve geri dönüşüm vizyonunu gündeminde tutuyor. İklim değişikliğinin etkilerinin azaltılmasına yönelik öncelikli konular arasında, sorumlu üretim, enerji verimliliği, yenilenebilir enerji, sera gazı hesaplama- azaltım sıralanabilir. Türkiye ambalaj sektörü çok geniş coğrafyaya ihracat yapan bir sektör olmakla birlikte ana pazarı olan Avrupa’ya ihracatının devamlılığı için sürdürülebilirlik konusundaki dönüşümlere ayak uydurmak zorunda olduğunun bilincinde. Avrupa Birliği de 2050’de iklim nötr hedefi çerçevesinde Avrupa Yeşil Mutabakatı’nı kademeli olarak hayata geçirmeyi hedefliyor. Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 27. Taraflar Konferansı (COP27) geçtiğimiz günlerde Mısır’da gerçekleşti. Derneğimizin Genel Sekreteri Aslıhan Arıkan da bu toplantıya katıldı. Bu vesileyle ASD olarak dünyada karbonsuz ekonomiye geçiş sürecini yakından takip ettiğimizi ve üzerimize düşeni yerine getirme gayretiyle elimizden gelen desteği sektörümüze sunmayı sürdürdüğümüzü vurgulayabilirim.” ifadelerini kullandı.
Yakın coğrafyalar ön plana çıkacak
Yaşanan bu gelişmelerin ihracatta da farklı durumlar oluşturacağına vurgu yapan Zeki Sarıbekir, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ambalaj sektörünün ihracatı Türkiye’nin genel ihracatına benzer özellikler içeriyor. Türkiye’nin ana ihracat pazarı Avrupa Birliği, ambalaj sanayinin ihracatı da aynı şekilde. Ambalaj ihracatında AB’nin payı yüzde 70 seviyelerinde. COP27’nin devreye alınmasıyla birlikte sektör olarak bazı avantajlar da yakalayabiliriz. Yakın coğrafyamızda çok büyük ve önemli pazarlar var. Bu her açıdan Türkiye’ye avantaj sağlayabilir. Avrupa ülkeleri, Orta Doğu ve Afrika pazarları yanı başımızda. İhracatta çemberimizi genişletebiliriz. Rusya’nın içinde olduğu durum düşünüldüğünde Türkiye bu ülke için daha da önemli bir konuma geldi. Son dönemlerde ambalaj sektörü olarak da Rusya’ya ihracatımızı yüzde 50 seviyelerinde artırmayı başardık. Bu başarının devam etmesini bekliyoruz.”
Çin’den uzaklaşan ülkelerin durağı Türkiye oluyor
İhracat gerçekleştirdikleri ilk 10 ülkeye bakıldığında Avrupa pazarında ne kadar kuvvetli olunduğunun görüldüğünü belirten Sarıbekir, “Burada en dikkat çeken ülkelerden biri de ABD. Uzun yıllardır en çok ihracat yaptığımız ülkeler arasında ABD vardı ancak bu yıl dördüncü sıraya yükseldi. Bu da Türkiye’nin ABD pazarında ne kadar önemli bir konuma geldiğini bize gösteriyor. ABD, alternatif pazarlar arıyor. Burada da Türkiye ön plana çıktı. Tedarik zincirinin bozulmasıyla birlikte Çin’den uzaklaşan ülkelerin durağı da Türkiye oluyor. Oluşan fırsatları çok iyi kullanarak, ihracatta çok daha hızlı bir büyüme grafiği yakalayabiliriz.” diye konuştu.
“Ambalaj atığının geri dönüşümüne önem verilmeli”
Ülke ekonomisine ve çevreye katkıda bulunmak için ambalajın geri dönüşümünün önemli olduğuna dikkat çeken Zeki Sarıbekir, “Ambalaj atığı ekonomi oluşturan malzemelerdir. Bundan dolayı da ülkemizin geri dönüşüm altyapısını kuvvetlendirmeliyiz. ASD olarak bilinçlendirme çalışmalarımızı farklı projelerle sürdürüyoruz. Özellikle ambalaj atığının geri dönüşümüne ayrıca önem verilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Böylelikle hem temiz bir çevreye ulaşırız hem de atık ithalatını kademeli olarak azaltıp sıfırlarız. Sürdürülebilirlik çerçevesinde dünya sıfır atık yönetimine odaklanmış durumda. Bu noktada da döngüsel ekonomiye katkının ve sıfır atık yaklaşımının devamı için geri dönüşüm en önemli yapı taşı olarak karşımıza çıkıyor. Atıklar kaynağında ayrı biriktirilerek ve yerel yönetimler tarafından ayrı ayrı toplanarak kaliteli geri dönüşüm sağlanabilir.” diye konuştu.